Madenköy ve dolaylarında bulunan altın cevherleşmesinin kökensel incelemesi


Tezin Türü: Yüksek Lisans

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Çukurova Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Jeoloji Mühendisliği, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2020

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: AHMET SÜNGER

Danışman: Mustafa Akyıldız

Özet:

Çalışma alanı Orta Toroslarda (Madenköy/Niğde) yer almaktadır. Cevherleşmelerin büyük bir kısmı Bolkardağ mermerinin kuzeye devrik antiklinalinin kuzey kanadında yer almaktadır. Yan kayaçlar, iki grup altında incelenmiş ve bunlar sırasıyla intrüzif nitelikli derinlik ve yarıderinlik kayaçları ve bu kayaçların kestiği genellikle mermer karakterindeki metamorfik kayaçlardır. Sondajlardan derlenen felsik yarıderinlik kayalarına ait nadir toprak elementler (REE) ve tektonomagmatik sınıflandırma diyagramları, bu felsik intruzif kayaçların volkanik yay (aktif kıta kenarı) tektonik ortamında oluştuğuna işaret etmektedir. İncelemede alanındaki birincil cevherleşme; Pirit, kalkopirit, molibdenit, sfalerit ve galenitten oluşan sülfürlü minerallerden oluşmaktadır. İkincil cevherleşmeler ise smitsonit ile birlikte anglezit, serüzit, hidrozinkit, ve limonit gibi oksitli ve karbonatlı minerallerden oluşmaktadır. Au mineralleri limonitlerin içerisinde yer almaktakdır. Bu cevherleşmelere kalsit ve kuvars eşlik etmektedir. Cevherleşmeler tektonizmaya bağlı gelişen karstik boşluklar ile bunların kenarlarındaki kırklar içerisine yerleşmiştir. Cevher minerallerini oluşturan kükürtün kanağını belirlemek için galen minerali üzerinde kükürt izotop analizleri yapılmıştır. Analiz sonuçlarına göre galen örneklerinde 34S %o değerleri 4.7 ile 7,00 arasında değişmektedir. 206Pb/204Pb (238U kaynaklı 206Pb'nın, 204Pb'e oranı) değerleri oldukça dar aralıkta (18.998-18,563) değişim göstermektedir. Elde edilen veriler; Bolkardağ bölgesindeki cevherleşmenin birincil olarak hidrotermal kökenli olduğu ve mineralizasyonu meydana getiren eriyiklerin Horoz graniti-granodiyoritinden kaynaklandığı ve sonrasında sülfürlü cevherleşmenin oksidasyona uğraması ve karstlaşmnın etkisi ile bugünkü konumunu kazandığı düşünülmektedir.